Gebze’den Setubal’a uzanan bir yol: Devrimden Yenilgiye
Gebze’den Setubal’a uzanan bir yol: Devrimden Yenilgiye
Sinan Karakaya yazdı: Gebze’den Setubal’a uzanan bir yol: Devrimden Yenilgiye..
2023 yılında TMMOB Sanayi Kongresi’ne katıldığımda, sunumlar arasında özellikle dikkatimi çeken bir konu oldu. Çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği Gebze havzası ile Portekiz’in Setubal bölgesi arasındaki benzerlikler üzerine yapılan değerlendirmeler dikkatimi çekmişti. İki bölgeyi yan yana getiren şey yalnızca sanayi yoğunluğu değil; kentin kırılganlıkları, mekânsal baskılar ve işçi sınıfının gündelik yaşamına sinmiş sorunlardı.
Serkan Öngel hocanın çalışması bu nedenle ilgi çekiciydi. Daha önce Gebze’de mühendis emeğine dair araştırmalar yapmış, bölgeyi yakından tanımış bir araştırmacı olarak, Gebze ile Setubal’i aynı eksende ele alması tesadüf değildi. Onun sözleriyle:
“Gebze’de otomotiv sektörüne odaklanmıştım. Setubal’i seçmemin nedeni de Volkswagen’in orada bölgenin kaderini belirleyen kritik bir rol oynamasıydı. Her iki bölge işçi sınıfı açısından benzer sorunlar taşıyor. Gebze sanayileşme sürecinde kritik bir merkezken, Setubal ağır sanayisini yitirmiş ama uluslararası sermaye üzerinden ayakta kalmaya çalışan bir bölge.”
Bu benzetme, hem yerel hem de küresel düzeyde işçi sınıfının yaşadığı kırılganlıkları yeniden düşünmemizi sağlıyor. Gebze’de fabrikalarda düşük ücretler, mobbing, kriz bahanesiyle yapılan işten çıkarmalar, üç kişinin işini bir kişiye yükleyen üretim mantığı… Setubal’de ise Avrupa Birliği süreciyle birlikte özelleştirmeler, kapanan fabrikalar ve sanayisizleşmenin yarattığı işsizlik dalgaları. Coğrafyalar farklı ama yaşanan sorunların kökü aynı: uluslararası sermayenin belirlediği değer zincirlerinin kırılganlığı.
Bugün Gebze’de genç mühendislerin iş bulmakta zorlanması, 1-5 yıllık tecrübesi olan meslektaşlarımızın düşük ücret ve kötü çalışma koşullarına dayanamayarak işten ayrılması, sendikalı yerlerde bile işten çıkarmaların hız kesmeden devam etmesi bu tabloyu doğruluyor. Patronlar her seferinde aynı gerekçeyi öne sürüyor: “Kriz var, işler azaldı, küçülmeye gidiyoruz.” Sendikal mücadelenin yalnızca toplu sözleşme masalarında “ücret zammı” ile sınırlanması, bu gerekçelerin meşruiyet kazanmasına zemin hazırlıyor.
Buradan iki kritik soru çıkıyor:
1. Sanayinin kentle iç içe geçmesi işçi sınıfı mücadelesi açısından nasıl bir etki yaratıyor? Kentli işçi sınıfı kimliğini güçlendiriyor mu, yoksa mekânsal bölünmeler mücadeleyi zayıflatıyor mu? Gebze’de neden güçlü bir sınıf hareketi doğmadı?
2. 1974 Karanfil Devrimi neden tasfiye oldu? İşçi sınıfının toprak reformlarıyla, sanayinin kamulaştırılmasıyla güç kazandığı bir süreç nasıl oldu da kısa sürede dağıtıldı?
İlk soru, belki başka bir yazının konusu olmalı. Ancak ikinci sorunun yanıtı hem Setubal’i hem Gebze’yi anlamak açısından kritik. Çünkü devrimlerin tasfiyesi, işçi sınıfı mücadelesinde kalıcı bir yıkım yaratıyor. Devrimini kaybeden işçi sınıfı, kendi kaderini patronların kârına bağlamaya başlıyor. Bugün sıkça duyduğumuz Patronun tek derdi üretimin kesintisiz sürmesi, işçiye düşen ise koşulsuz çalışmak. Bu anlayış, devrimini kaybetmiş işçi sınıfının teslimiyetidir.
Oysa gerçek tam tersidir: İşçi sınıfının yeni görevi bellidir – devrimini aramak! Çünkü devrim, yalnızca bir kopuş değil, aynı zamanda çürüyen düzeni aşmanın tarihsel kuvvetidir. Kemal Okuyan’ın sözleriyle:
“Eskiyen, çürüyen, sorun üreten, gelişmenin önünü tıkayan bir toplumsal düzenin yıkılması için uygulanan tarihsel kuvvettir devrim.”
Setubal’in 1974 Karanfil Devrimi’nden aldığı ders, Gebze’nin bugün yaşadığı tabloyla birleşiyor: Örgütsüzlük, parçalanmışlık ve teslimiyet, sermayenin en güçlü silahlarıdır.
Ama unutmayalım, anlatılan bizim hikâyemizdir. Ve bu hikâyeyi değiştirecek olan da biziz.
Kaynak: Doç. Dr. Ferit Serkan Öngel, Değer Zincirlerinin Kırılganlıkları Artarken, Küresel Şirketlerin Yönlendiriciliğindeki Sanayi Politikalarının Ekonomik, Sosyal ve Çevresel Etkileri – Gebze ve Setubal Örnekleri, TMMOB 2023 Sanayi Kongresi Bildiriler Kitabı.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.