BM: Türkiye’de Doğurganlık Hızındaki Azalma Ekonomik.
BM: Türkiye’de Doğurganlık Hızındaki Azalma Ekonomik.
BM Nüfus Fonu tarafından14 ülkede yapılan ‘Gerçek Doğurganlık Hızı’ araştırmasına göre Türkiye’de tercihen değil ekonomik sebeplerle çocuk sahibi olunmuyor.
Türkiye’de 2024 yılında doğan bebeklerin sayısı sadece 937 bin 559. Ülkenin 2000’de 2.53, 2022’de 1.62 olan doğurganlık hızı da 2024 yılında 1.48’e düştü. Diğer bir deyişle Türkiye’nin doğurganlık hızı son 24 yılda yüzde 41.5 azaldı.
Bununla beraber Türkiye, artık “çok yaşlı ülkeler” sınıfında. 65 yaş ve üstü grubun nüfustaki payı yüzde 10’dan fazlaysa, o ülke “çok yaşlı ülke” olarak kabul ediliyor. TÜİK verilerine göre Türkiye’de 9 milyon 112 bin 298 kişi var ve bu insanlar da nüfusun yüzde 10.6’sına denk geliyor. Oysa 2019’da nüfusun 7 milyon 550 bin 727’si yani 9.1’i 65 yaş ve üzerindeydi.
Özetle Türkiye’de bu gruba mensup insanların sayısı 5 yılda yüzde 20.7 yükseldi. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu da (UNFPA) “Gerçek Doğurganlık Krizi” adı altında dünya nüfusunun yüzde 37’sine denk gelen 14 ülkede anket çalışması yürüttü. Bununla birlikte rapor, aralarında Türkiye’nin de olduğu 197 ülke ve bölge hakkında detaylı veriler barındırıyor.
Peki, doğurganlık ve nüfus için alarm çalarken Türkiye’yi ve dünyayı neler bekliyor? Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Temsilcisi Mariam A. Khan ile konuştuk.
“Nüfus krizi” ve “doğurganlık krizi” ne anlama geliyor? Gerçekten küresel bir nüfus ve doğurganlık kriziyle mi karşı karşıyayız? Şayet öyleyse, bunun belirtileri nedir ve bu durum bizi nereye götürebilir?
Pek çok ülkede doğum oranlarının düşmesi, “nüfus krizi” ya da “doğurganlık krizi” olarak tanımlanan bir endişeye yol açıyor. Ancak UNFPA’nın son araştırmasına göre, doğum oranlarının düşmesinin nedeni insanların ebeveyn olmayı reddetmesi değil; milyonlarca insanın ekonomik ve sosyal engeller nedeniyle istedikleri sayıda çocuk sahibi olamaması. Yani asıl sorun, bireylerin doğurganlık tercihlerini hayata geçiremiyor olmaları.
UNFPA’nın 2025 Dünya Nüfusu Durumu Raporu’na göre, dünya genelinde her 5 kişiden 1’i arzu ettiği aile büyüklüğüne ulaşamayacağını düşünüyor. Raporda vurgulanan en temel mesaj şu: Asıl kriz, insanların istedikleri aileyi kuramaması. Bazen de arzu ettikleri aile büyüklüğüne ulaşma konusunda özgür ve bilinçli kararlar alabilecekleri alanın sınırlı olması.
İnsanlar, bir ülkenin en değerli kaynağıdır. Bu nedenle doğurganlık oranlarındaki düşüş giderek daha fazla ülke için önemli bir mesele haline geliyor. 1950’lerde kadın başına düşen ortalama çocuk sayısı dünya genelinde 5’ken bugün bu rakam 2.3’e düşmüş durumda. 2050 yılına kadar da 2.1’e gerilemesi bekleniyor. Bu da nüfusun sabit kalması için gerekli en düşük seviye. Ek olarak bugün dünya nüfusunun üçte ikisi düşük doğurganlık oranlarına sahip ülkelerde yaşıyor. Yine de nüfustaki devinim sayesinde dünya nüfusu büyümeye devam edecek. Ancak bu büyüme daha yavaş olacak.
Aşırı yüksek ya da aşırı düşük doğurganlık oranlarının; toplumsal, ekonomik ve bireysel açıdan sürdürülebilir olması zor. Bu nedenle ister yüksek ister düşük doğurganlık ortamı olsun, kapsayıcı ve üretken toplumlar için insana ve fiziksel sermayeye yatırım yapmak, aynı zamanda da üreme haklarını korumak hayati önem taşıyor. Önemli olan, ülke öncelikleri ile birey ve ailelerin refahını destekleyen politikalar arasında anlamlı bir denge kurmak. İnsanları güçlendirmek ve geleceğe umutla bakmalarını sağlamak bu çabanın merkezinde yer alıyor.
İnsanlar hangi gerekçelerle çocuk sahibi olmuyor veya olamıyor?
UNFPA ve YouGov tarafından gerçekleştirilen yeni araştırmaya göre, dünya genelinde insanlar benzer nedenlerle çocuk sahibi olamıyor. Bu araştırmaya ve akademik bulgulara göre bu nedenler şöyle sıralanıyor: Maddi kaygılar, iş güvencesine dair endişeler, konut sorunları, çocuk ve yaşlı bakımı maliyetleri, kadın erkek eşitsizliği, kadınlara düşen orantısız ve ücretsiz bakım yükü, kaliteli ve eşit sağlık hizmetlerine erişimdeki engeller ile iklim krizi ve savaşlarla tetiklenen geleceğe dair kaygılar.
UNFPA anketine göre katılımcıların yüzde 39’u maddi imkansızlıkların aile kurma kararlarını etkilediğini, yüzde 19’u ise savaş ve iklim değişikliği gibi geleceğe dair kaygılar sebebiyle istedikleri aile büyüklüğüne ulaşamayacaklarını söylüyor. Bu sorunlar sadece bireysel değil, yapısal sorunlar. Dünyanın her yerinde insanlar geleceğe dair güvende hissetmediklerinde, isteseler bile çocuk sahibi olmayı erteliyor ya da vazgeçiyorlar.
Peki, Türkiye özelinde nasıl bir manzarayla karşı karşıyayız?
Türkiye, demografik geçiş sürecinin ileri aşamalarında. Küresel eğilime paralel olarak, Türkiye’de de doğurganlık oranları düşüyor ve toplum yaşlanıyor. 2001 yılında doğurganlık oranı kadın başına 2.38 iken, 2024’te bu oran 1.48’e düştü. Yani çiftler artık ortalama 2 çocuktan daha az çocuk sahibi oluyor. Ancak yavaşlayarak da olsa Türkiye’nin nüfus artışı sürüyor. Mevcut eğilimler devam ederse 2050 yılında Türkiye nüfusunun 93.8 milyona ulaşması bekleniyor. Sonrasında ise düşüş başlayabilir.
Bu verilere paralel olarak 15-64 yaş arası çalışma çağındaki nüfusun 2035’ten sonra azalmaya başlaması bekleniyor. 65 yaş ve üzeri bireylerin toplam nüfus içindeki oranının 2030 itibarıyla %13.5’e ulaşması öngörülüyor. Demografik fırsat penceresinin ise 2035’e kadar açık kalması, sonrasında ise çalışan nüfus azalırken, bakıma muhtaç nüfus artması bekleniyor. Ancak bu demografik değişimlere uygun şekilde geliştirilecek politikalar ve sistemlerle ekonomik büyüme, toplumsal refah ve demografik dayanıklılık korunabilir.
2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA), ailelerin ortalama 3 çocuk istediğini gösterdi. Ancak bugün çiftler ortalama 1.5 çocuk sahibi oluyor. Yani istenen ile sahip olunan çocuk sayısı arasında iki kat fark var. Bu farkın sebeplerini anlamak ve buna yönelik politikalar geliştirmek gerekiyor. 2025 yılında yayımlanacak yeni Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması ile, Türkiye’deki “istenen doğurganlık düzeyine” ilişkin daha güncel verilere ulaşılacak. Buradaki en önemli nokta, kapsamlı ve destekleyici politikalar ile bu farkın kapatılması ve insanların istedikleri sayıda çocuk sahibi olmalarının desteklemesi.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.