petshop
Mecidiyeköy escort Şişli escort Bakırköy escort Halkalı escort Avcılar escort Şirinevler escort Bahçeşehir escort Taksim escort Beşiktaş escort Kartal escort Kadıköy escort Ümraniye escort Anadolu Yakası escort Maltepe escort Beylikdüzü escort Pendik escort Avrupa yakası escort Adana escort Kocaeli escort Antalya escort Gaziantep escort beşiktaş escort ataköy escort şişli escort eskişehir escort fethiye escort sakarya escort muğla escort malatya escort samsun escort denizli escort konya escort kayseri escort ankara escort bursa escort

Erzurum Evden Eve Nakliyat Aşkale Evden Eve Nakliyat Aziziye Evden Eve Nakliyat Çat Evden Eve Nakliyat Hınıs Evden Eve Nakliyat Horasan Evden Eve Nakliyat İspir Evden Eve Nakliyat Karayazı Evden Eve Nakliyat Karaçoban Evden Eve Nakliyat Köprüköy Evden Eve Nakliyat Narman Evden Eve Nakliyat Palandöken Evden Eve Nakliyat Olur Evden Eve Nakliyat Otlu Evden Eve Nakliyat Pazaryolu Evden Eve Nakliyat Pasinler Evden Eve Nakliyat Şenkaya Evden Eve Nakliyat Tekman Evden Eve Nakliyat Tortum Evden Eve Nakliyat Uzundere Evden Eve Nakliyat Yakutiye Evden Eve Nakliyat

Gebze escort bayan

Hasan Ali Hamarat
Köşe Yazarı
Hasan Ali Hamarat
 

BU ÜLKE DÜZELİR Mİ?

Duygular bulaşıcıdır ve düşüncelere de sirayet eder. Düşünceler ise yaşam filtrelerimizdir. Aynı fotoğraf, farklı filtreler sayesinde bizlere aynı gelmiyorsa; o vakit filtreler- düşüncelerimiz- önemlidir değil mi? Okumuş olduğum bir yazıda  ise düşünceler, duyguların öncülü olarak aktarılıyor. Doğrusunu isterseniz bu bana biraz “tavuk mu yumurta mı” ikilemini anımsattı. Ama bir husus beni etkilemişti. Eğer düşünceler duygulara evrilmişse; yapacak hiçbir şey yoktur. Ama düşüncelerimize erkenden müdahale edersek; o vakit onlar bize hiçte istemediğimiz şekillerde müdahale etmezler. Kabaca nasıl düşünürsen öyle yaşarsın hipotezi… Yani iyi yaşamak, iyi düşünmekte başlıyor. İyi düşünmek için ise daha önceleri de üzerine defalarca yazdığım bir şey gerekli: “Umut” Ülkemizde kitle iletişimi, ne yazık ki bizlerde pozitif duygular uyandırmıyor. O kadar fazla olumsuz haber var ki; insanlar, bu sebeple hiç olmadığı kadar agresif ve öfkeye meyilli. Tahammül sınırlarımızı nerede aştık bilmiyorum ama bir çoğumuz için bu sınır bir şey ifade etmiyor artık. İnsan sosyal bir varlık ve çevresinden etkileniyor ve ulus mantığıyla da en geniş çevremiz; ülkemiz. Ülkemize dönük düşüncelerimiz, kişisel hayatımızı da şekillendirmekte. Bu sebeple çok basit bir soruya cevap arayarak sizlere biraz olsun güzel şeyler düşündürmek istiyorum: “Bu ülke nasıl düzelir?” Öncelikle bütün çözümler, sorunu kabul etmekle başlar. Yani ülke olarak bir darboğazda olduğumuzu kabul etmek gerekir. Daha sonra ise ülkeyi bu kötü hale getiren faktörler tespit edilir ve bunları ya tamamıyla durdurmak ya da azaltmak adına girişimlerde bulunulur. İnanın kurtuluş reçetesinin en az emek isteyen ama en zor olan kısmı budur. Zira bu andan itibaren yapacağınız her girişim, olumlu yönde seyredecektir. Tabi ki bu girişimler, bilimsellikten uzak olmamalı ve periyodik merkezi planlamalar dâhilinde uygulanmalıdır. Formül kabaca budur ama gelin ülkemiz özelinde neler yapılabilir? Bunun basit bir listesi üzerine konuşalım. Ülkeye Sıcak Para Akışını Sağlamak: Bir ülkeye sıcak para akışını sağlamak bir başka değişle yabancı yatırımcıyı çekmek için bana göre oturmuş-değişmez koşullar yoktur. Zira birbirinden çok farklı görünümde olan ülkeler, yatırımcılar  için cazip olabilmektedir. Elbette ucuz işgücü, demokratik ve hukuk devletinin işlerliğinin aksamaması, suç oranının azlığı gibi faktörler önemlidir ama en önemlisi konjonktürü doğru okumaktır. Türkiye, yaşadığı kriz sebebiyle asgari ücret bağlamında en ucuz iş gücüne sahip ülkelerden birisi maalesef. Hükümetin ekonomi politiğinde de bu faktör başat rol oynuyor ancak sadece ucuz işgücü, yatırımcıyı çekmek için yeterli olsaydı; Sahra Afrikası gibi bölgeler yatırım merkezleri olurdu. Güvenirlik, bir yatırımcı veya finans kuruluşu için en önemli etken diyebiliriz. Ayrıca yapısal reformlar gerçekleştirmek adına gerekli sıcak parayı borç alarak karşılamak zorundayız zira ülkemizin net rezervleri eksidedir. Bundan sebep; gerek yatırımcılar gerekse de borç alabileceğimiz kurumları ikna etmek için yapılması gereken ilk köklü reform, Hukuk Reformu’dur. Hukuk, insanlar için güvenin en önemli yapı taşıdır. İşsizliği Azaltmak: Ülkemiz insanı için en önemli sorunlardan birisi de şüphesiz işsizlik sorunudur. Aslını isterseniz, sıcak para ülkemize yatırımlar kanalıyla geleceği için önemli bir istihdam sağlar. Ancak kriz durumlarında bu yükü sırtlaması gereken en önemli kurum, Devlettir. Devlet, yapacağı yatırımlar ile nitelikli ve satın alma gücü bağlamında; asgari ücretin üstünde olan bir çalışan kesim yaratmalıdır. Zira devletin en önemli gelir kaynağı vergiler, vergilerin ise en büyük payını işçiler oluşturmaktadır. Zira onların vergilerini vermemek gibi bir şansı yoktur. Ancak Neo-liberal dönüşüm sonrası ülkemizde devletin yaptığı yatırımlarda bir şirket gibi karlılık aranmakta, bu beklenti ise ekonomideki özel sektörün payını kontrolsüz bir şekilde arttırmaktadır. Bu durum, bizleri salt işverenin kazancının baz alındığı ve işçinin alım gücünde ciddi bir gerilemenin yaşandığı bir hale itmiştir. Bu halin göstergesi olarak Tr’de orta sınıf erimiş ve akabinde yoksul nüfusta ciddi bir artış gözlemlenmiştir. Şüphesiz Ultra Zengin nüfusta da... Türkiye, bu sebeple ekonomiye devlet eliyle dengeleyici müdahaleler yapmalı, büyük üretim tesisleri gibi istihdam merkezlerini hayata geçirmeli, özelleştirmelerden kaçınmalı ve yap-işlet devret gibi kamuya yük olan modellerden vazgeçmelidir. Ayrıca milli parasında yaşadığı değer kaybını minimalize etmek adına da sıkılaştırılmış mali para politikaları reformlarını gündemine almalıdır. Tıpkı 2001 krizi sonrası olduğu gibi. Zaten bu reformları hayata geçirmeden dışardan tutarlı borç alımı yapması da mümkün değildir. Enerji Arzı Problemini Çözmek: Bütün dünyada enerji arzının, yenilenebilir kaynaklara yönelerek sağlanması öngörülüyor. Hali hazırda kullanılan petrokimya rafineleri ve nükleer enerji santralleri, gerek yarattığı iklim krizi gerekse de çevre için yaratabileceği tehlikeler göz önüne alındığında tercih edilirliği her gün azalmaktadır. Ancak gelişmiş ülkeler, geçmişte ekonomik refahını bu bahsi geçen enerji üretim yöntemlerinden kazanmıştır. Bu bağlamda ülkemiz için özellikle nükleer enerji ciddi bir alternatif olabilir. Burada çok önemli bir husus vardır. Nükleer enerji santralleri, genellikle uranyum atomu kullanılarak enerji üretimi sağlar. Uranyum, hem yüksek radyoaktivitesi hem de kararsız yapısı göz önüne alındığında tehlikeli bir seçenektir. Ancak geçtiğimiz aylarda Çin, Toryum atomunu kullanarak enerji üreten bir nükleer santrali faaliyete geçirdiğini açıkladı. Bahsi geçen Toryum ’un ise dünyada yataklarının en fazla yer aldığı ikinci ülke, Türkiye’dir. Toryum, ayrıca radyoaktivite bağlamında da Uranyum’ a nazaran daha makul bir tercihtir.  Orta vadeli bir plan ekseninde bir enerji santrali inşasına gidilirse; enerji fiyatlarının çok yüksek olduğu ülkemizde biz vatandaşların hayatında çok ciddi bir kazanımın sağlanacağı, aşikârdır. Fakat bunun için ivedilikle bir bilimsel altyapı planlaması sağlanması gerekir. Bölgesel Kalkınma Planları ve Kooperatifleşme: Ülkemiz, jeolojik ve özel konumu sebebiyle farklı iklim tiplerinin bir arada görüldüğü zengin bir coğrafya. Önemli bir tarımsal üretim potansiyeli barındırmaktadır. Ancak plansız tarım, hem bu potansiyeli bitirmekte hem de tatlı su kaynaklarının bilinçsizce tüketilmesine sebebiyet vermektedir. Yine yanlış gümrük ve ithalat uygulamaları, tarımsal üreticiyi zor durumda bırakmaktadır. Ülkemiz fındık, incir gibi ürünlerde dünyada en fazla rekolte veren ülkedir. Ayrıca “markalaşma” kavramının tarımsal üretimde düşünülmemesi büyük bir kayıptır. Bugün Hollanda, İsviçre gibi ülkeler, tarım ve hayvancılıkta bizden çok daha zor koşullarda olmasına rağmen senelik kazancı bizden kat ve kat fazladır. Bu durumun oluşmasında merkezi planlama ve kooperatifleşme başat rol oynar. Ülkemizde TORKU, TARİŞ, FİSKOBİRLİK gibi önemli tarım kooperatifleri mevcuttur ancak bunlar karlılık potansiyelinin çok altındadırlar. Yine endemik bitki türleri üretimi ve bu konuda yapılacak marka çalışmaları, ülkemiz ekonomisine ciddi faydalar sağlayabilecek çalışmalar olabilir. Tüm bunlara ek olarak, vatandaşların büyük çoğunluğu, meyve, et, süt vb gıda ürünlerine ulaşmakta ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bu durum en basit tabirle biyolojik gelişim sürecine gem vurmakta ve sağlıklı nesiller inşasında ciddi bir engel teşkil etmektedir. Tarımsal Üretim ve Hayvancılık, bu yönüyle de çok değerlidir ve bilimsel yöntemler kullanılması sonucu üretimde yaşanacak artışlar; özellikle iç pazarda kendisini fiyat indirimleri şeklinde gösterecektir. Bu vatandaşın en öncelikli ihtiyaçlarından birisidir. Sevgili dostlar inanın sınırlı bilgimle yapmış olduğum bu analizden uygulanabilir ve fark yaratacak birçok politika çıkartılabilir. Millet ittifakında yer alan ve hali hazırda alanında uzman olan kişilerin önerilerini düşünsenize… Özetle ülkemiz, bünyesinde çok önemli bir ekonomik potansiyel barındırmaktadır. Öyleyse ülkemizdeki düzelme hali de ekonomik düzelmeyle başlayabilir. Eğer ülkemiz, ekonomik sorunlarını aşarsa; sosyal yaşantımızdaki eşitlikçi eğitim ve sağlık hizmetleri erişimi, kadına şiddet, barınma ve ulaşım gibi problem yaşadığımız birçok sorunun çözümü adına da ciddi yol kat edebilir. Hayatta hep inandığım üzere: “Çözümün bir parçası değilsek; sorunun bir parçasıyızdır.” Öyleyse “bu ülke düzelmez artık” gibi sorunlu bir düşünce şeklini yaşantımızdan çıkarmalıyız. Bu ülke elbette düzelir ancak bunun için elimizi ne denli taşın altına sokacağız ve bu taşın üstünde kimler oturuyor? Gelin artık bunları konuşalım…
Ekleme Tarihi: 29 Mayıs 2022 - Pazar

BU ÜLKE DÜZELİR Mİ?

Duygular bulaşıcıdır ve düşüncelere de sirayet eder. Düşünceler ise yaşam filtrelerimizdir. Aynı fotoğraf, farklı filtreler sayesinde bizlere aynı gelmiyorsa; o vakit filtreler- düşüncelerimiz- önemlidir değil mi? Okumuş olduğum bir yazıda  ise düşünceler, duyguların öncülü olarak aktarılıyor. Doğrusunu isterseniz bu bana biraz “tavuk mu yumurta mı” ikilemini anımsattı. Ama bir husus beni etkilemişti. Eğer düşünceler duygulara evrilmişse; yapacak hiçbir şey yoktur. Ama düşüncelerimize erkenden müdahale edersek; o vakit onlar bize hiçte istemediğimiz şekillerde müdahale etmezler. Kabaca nasıl düşünürsen öyle yaşarsın hipotezi… Yani iyi yaşamak, iyi düşünmekte başlıyor. İyi düşünmek için ise daha önceleri de üzerine defalarca yazdığım bir şey gerekli: “Umut”

Ülkemizde kitle iletişimi, ne yazık ki bizlerde pozitif duygular uyandırmıyor. O kadar fazla olumsuz haber var ki; insanlar, bu sebeple hiç olmadığı kadar agresif ve öfkeye meyilli. Tahammül sınırlarımızı nerede aştık bilmiyorum ama bir çoğumuz için bu sınır bir şey ifade etmiyor artık. İnsan sosyal bir varlık ve çevresinden etkileniyor ve ulus mantığıyla da en geniş çevremiz; ülkemiz. Ülkemize dönük düşüncelerimiz, kişisel hayatımızı da şekillendirmekte. Bu sebeple çok basit bir soruya cevap arayarak sizlere biraz olsun güzel şeyler düşündürmek istiyorum:

“Bu ülke nasıl düzelir?”

Öncelikle bütün çözümler, sorunu kabul etmekle başlar. Yani ülke olarak bir darboğazda olduğumuzu kabul etmek gerekir. Daha sonra ise ülkeyi bu kötü hale getiren faktörler tespit edilir ve bunları ya tamamıyla durdurmak ya da azaltmak adına girişimlerde bulunulur. İnanın kurtuluş reçetesinin en az emek isteyen ama en zor olan kısmı budur. Zira bu andan itibaren yapacağınız her girişim, olumlu yönde seyredecektir. Tabi ki bu girişimler, bilimsellikten uzak olmamalı ve periyodik merkezi planlamalar dâhilinde uygulanmalıdır. Formül kabaca budur ama gelin ülkemiz özelinde neler yapılabilir? Bunun basit bir listesi üzerine konuşalım.

  1. Ülkeye Sıcak Para Akışını Sağlamak: Bir ülkeye sıcak para akışını sağlamak bir başka değişle yabancı yatırımcıyı çekmek için bana göre oturmuş-değişmez koşullar yoktur. Zira birbirinden çok farklı görünümde olan ülkeler, yatırımcılar  için cazip olabilmektedir. Elbette ucuz işgücü, demokratik ve hukuk devletinin işlerliğinin aksamaması, suç oranının azlığı gibi faktörler önemlidir ama en önemlisi konjonktürü doğru okumaktır. Türkiye, yaşadığı kriz sebebiyle asgari ücret bağlamında en ucuz iş gücüne sahip ülkelerden birisi maalesef. Hükümetin ekonomi politiğinde de bu faktör başat rol oynuyor ancak sadece ucuz işgücü, yatırımcıyı çekmek için yeterli olsaydı; Sahra Afrikası gibi bölgeler yatırım merkezleri olurdu. Güvenirlik, bir yatırımcı veya finans kuruluşu için en önemli etken diyebiliriz. Ayrıca yapısal reformlar gerçekleştirmek adına gerekli sıcak parayı borç alarak karşılamak zorundayız zira ülkemizin net rezervleri eksidedir. Bundan sebep; gerek yatırımcılar gerekse de borç alabileceğimiz kurumları ikna etmek için yapılması gereken ilk köklü reform, Hukuk Reformu’dur. Hukuk, insanlar için güvenin en önemli yapı taşıdır.
  2. İşsizliği Azaltmak: Ülkemiz insanı için en önemli sorunlardan birisi de şüphesiz işsizlik sorunudur. Aslını isterseniz, sıcak para ülkemize yatırımlar kanalıyla geleceği için önemli bir istihdam sağlar. Ancak kriz durumlarında bu yükü sırtlaması gereken en önemli kurum, Devlettir. Devlet, yapacağı yatırımlar ile nitelikli ve satın alma gücü bağlamında; asgari ücretin üstünde olan bir çalışan kesim yaratmalıdır. Zira devletin en önemli gelir kaynağı vergiler, vergilerin ise en büyük payını işçiler oluşturmaktadır. Zira onların vergilerini vermemek gibi bir şansı yoktur. Ancak Neo-liberal dönüşüm sonrası ülkemizde devletin yaptığı yatırımlarda bir şirket gibi karlılık aranmakta, bu beklenti ise ekonomideki özel sektörün payını kontrolsüz bir şekilde arttırmaktadır. Bu durum, bizleri salt işverenin kazancının baz alındığı ve işçinin alım gücünde ciddi bir gerilemenin yaşandığı bir hale itmiştir. Bu halin göstergesi olarak Tr’de orta sınıf erimiş ve akabinde yoksul nüfusta ciddi bir artış gözlemlenmiştir. Şüphesiz Ultra Zengin nüfusta da... Türkiye, bu sebeple ekonomiye devlet eliyle dengeleyici müdahaleler yapmalı, büyük üretim tesisleri gibi istihdam merkezlerini hayata geçirmeli, özelleştirmelerden kaçınmalı ve yap-işlet devret gibi kamuya yük olan modellerden vazgeçmelidir. Ayrıca milli parasında yaşadığı değer kaybını minimalize etmek adına da sıkılaştırılmış mali para politikaları reformlarını gündemine almalıdır. Tıpkı 2001 krizi sonrası olduğu gibi. Zaten bu reformları hayata geçirmeden dışardan tutarlı borç alımı yapması da mümkün değildir.
  3. Enerji Arzı Problemini Çözmek: Bütün dünyada enerji arzının, yenilenebilir kaynaklara yönelerek sağlanması öngörülüyor. Hali hazırda kullanılan petrokimya rafineleri ve nükleer enerji santralleri, gerek yarattığı iklim krizi gerekse de çevre için yaratabileceği tehlikeler göz önüne alındığında tercih edilirliği her gün azalmaktadır. Ancak gelişmiş ülkeler, geçmişte ekonomik refahını bu bahsi geçen enerji üretim yöntemlerinden kazanmıştır. Bu bağlamda ülkemiz için özellikle nükleer enerji ciddi bir alternatif olabilir. Burada çok önemli bir husus vardır. Nükleer enerji santralleri, genellikle uranyum atomu kullanılarak enerji üretimi sağlar. Uranyum, hem yüksek radyoaktivitesi hem de kararsız yapısı göz önüne alındığında tehlikeli bir seçenektir. Ancak geçtiğimiz aylarda Çin, Toryum atomunu kullanarak enerji üreten bir nükleer santrali faaliyete geçirdiğini açıkladı. Bahsi geçen Toryum ’un ise dünyada yataklarının en fazla yer aldığı ikinci ülke, Türkiye’dir. Toryum, ayrıca radyoaktivite bağlamında da Uranyum’ a nazaran daha makul bir tercihtir.  Orta vadeli bir plan ekseninde bir enerji santrali inşasına gidilirse; enerji fiyatlarının çok yüksek olduğu ülkemizde biz vatandaşların hayatında çok ciddi bir kazanımın sağlanacağı, aşikârdır. Fakat bunun için ivedilikle bir bilimsel altyapı planlaması sağlanması gerekir.
  4. Bölgesel Kalkınma Planları ve Kooperatifleşme: Ülkemiz, jeolojik ve özel konumu sebebiyle farklı iklim tiplerinin bir arada görüldüğü zengin bir coğrafya. Önemli bir tarımsal üretim potansiyeli barındırmaktadır. Ancak plansız tarım, hem bu potansiyeli bitirmekte hem de tatlı su kaynaklarının bilinçsizce tüketilmesine sebebiyet vermektedir. Yine yanlış gümrük ve ithalat uygulamaları, tarımsal üreticiyi zor durumda bırakmaktadır. Ülkemiz fındık, incir gibi ürünlerde dünyada en fazla rekolte veren ülkedir. Ayrıca “markalaşma” kavramının tarımsal üretimde düşünülmemesi büyük bir kayıptır. Bugün Hollanda, İsviçre gibi ülkeler, tarım ve hayvancılıkta bizden çok daha zor koşullarda olmasına rağmen senelik kazancı bizden kat ve kat fazladır. Bu durumun oluşmasında merkezi planlama ve kooperatifleşme başat rol oynar. Ülkemizde TORKU, TARİŞ, FİSKOBİRLİK gibi önemli tarım kooperatifleri mevcuttur ancak bunlar karlılık potansiyelinin çok altındadırlar. Yine endemik bitki türleri üretimi ve bu konuda yapılacak marka çalışmaları, ülkemiz ekonomisine ciddi faydalar sağlayabilecek çalışmalar olabilir. Tüm bunlara ek olarak, vatandaşların büyük çoğunluğu, meyve, et, süt vb gıda ürünlerine ulaşmakta ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bu durum en basit tabirle biyolojik gelişim sürecine gem vurmakta ve sağlıklı nesiller inşasında ciddi bir engel teşkil etmektedir. Tarımsal Üretim ve Hayvancılık, bu yönüyle de çok değerlidir ve bilimsel yöntemler kullanılması sonucu üretimde yaşanacak artışlar; özellikle iç pazarda kendisini fiyat indirimleri şeklinde gösterecektir. Bu vatandaşın en öncelikli ihtiyaçlarından birisidir.

Sevgili dostlar inanın sınırlı bilgimle yapmış olduğum bu analizden uygulanabilir ve fark yaratacak birçok politika çıkartılabilir. Millet ittifakında yer alan ve hali hazırda alanında uzman olan kişilerin önerilerini düşünsenize… Özetle ülkemiz, bünyesinde çok önemli bir ekonomik potansiyel barındırmaktadır. Öyleyse ülkemizdeki düzelme hali de ekonomik düzelmeyle başlayabilir. Eğer ülkemiz, ekonomik sorunlarını aşarsa; sosyal yaşantımızdaki eşitlikçi eğitim ve sağlık hizmetleri erişimi, kadına şiddet, barınma ve ulaşım gibi problem yaşadığımız birçok sorunun çözümü adına da ciddi yol kat edebilir. Hayatta hep inandığım üzere: “Çözümün bir parçası değilsek; sorunun bir parçasıyızdır.” Öyleyse “bu ülke düzelmez artık” gibi sorunlu bir düşünce şeklini yaşantımızdan çıkarmalıyız. Bu ülke elbette düzelir ancak bunun için elimizi ne denli taşın altına sokacağız ve bu taşın üstünde kimler oturuyor? Gelin artık bunları konuşalım…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kocaelidetay.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yener
(30.05.2022 08:11 - #310)
Hasan Bey...haftaya başlarken tesadüfte olsa bu yazıyı okumam yılgınlığımı bir nebzede yorgunluğumu üzerimden attı..iyi bir enerjiyle haftaya başlamama katkı yaptı..kaleminize sağlık..
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kocaelidetay.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Çukurova escort Seyhan escort Ankara escort Mamak escort Etimesgut escort Polatlı escort Pursaklar escort Haymana escort Çankaya escort Keçiören escort Sincan escort izmir escort aliağa escort balçova escort bayındır escort bayraklı escort bergama escort beydağ escort bornova escort buca escort çeşme escort çiğli escort dikili escort foça escort gaziemir escort güzelbahçe escort karabağlar escort karaburun escort karşıyaka escort kemalpaşa escort kiraz escort kınık escort konak escort menderes escort menemen escort narlıdere escort ödemiş escort seferihisar escort selçuk escort tire escort torbalı escort urla escort bostanlı escort mavişehir escort alsancak escort üçyol escort bursa escort altınşehir escort gemlik escort görükle escort gürsu escort inegöl escort kestel escort mudanya escort nilüfer escort orhangazi escort soğanlı escort yıldırım escort antalya escort akseki escort aksu escort belek escort demre escort döşemealtı escort elmalı escort finike escort gazipaşa escort gündoğmuş escort ibradı escort kaş escort kemer escort kepez escort konyaaltı escort korkuteli escort kumluca escort lara escort manavgat escort muratpaşa escort serik escort alanya escort Eskişehir escort Gaziantep escort Şahinbey escort Nizip escort Şehitkamil escort İstanbul escort Merter escort Nişantaşı escort Şerifali escort Maltepe escort Sancaktepe escort Eyüpsultan escort Şişli escort Kayaşehir escort Büyükçekmece escort Beşiktaş escort Mecidiyeköy escort Zeytinburnu escort Sarıyer escort Bayrampaşa escort Fulya escort Beyoğlu escort Başakşehir escort Tuzla escort Beylikdüzü escort Pendik escort Bağcılar escort Ümraniye escort Üsküdar escort Esenyurt escort Küçükçekmece escort Esenler escort Güngören escort Kurtköy escort Bahçelievler escort Sultanbeyli escort Ataşehir escort Kağıthane escort Fatih escort Çekmeköy escort Çatalca escort Bakırköy escort Kadıköy escort Avcılar escort Beykoz escort Kartal escort şirinevler escort Kayseri escort Kocaeli escort Gebze escort İzmit escort Malatya escort Manisa escort Mersin escort Yenişehir escort Mezitli escort Erdemli escort Silifke escort Akdeniz escort Anamur escort tarsus escort Muğla escort Bodrum escort Milas escort Dalaman escort Marmaris escort Fethiye escort Datça escort Samsun escort Atakum escort İlkadım escort Aydın escort Bolu escort Denizli escort Diyarbakır escort Düzce escort Konya escort Kütahya escort Sakarya escort