AP Türkiye Raporu: 'Katılım Sürecinde Kestirme Yol Yok'
AP Türkiye Raporu: 'Katılım Sürecinde Kestirme Yol Yok'
Raporda Türk makamları muhalefet, insan hakları savunucusu, sendikacı, azınlık, gazeteci, akademisyen, sivil toplumlara olan baskıya son vermeye çağrıldı.
Avrupa Parlamentosu (AP) bu yılki Türkiye raporunu yarın (7 Mayıs) oylayacak. Raporda şöyle dendi: ”(Avrupa Birliği’ne) Katılım sürecinde kestirme yol yok. Bu sürecin özündeki demokratik ilkeleri tartışmaktan kaçınmak için hiçbir argüman ileri sürülemez.”
AP Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor’un son iki yıldaki gelişmeler ışığında kaleme aldığı 27 sayfalık raporda, Türkiye’nin mevcut koşullarda AB’ye katılım sürecinin devam edemeyeceği yinelendi.
Türk makamları muhalefet, insan hakları savunucusu, avukat, sendikacı, azınlık, gazeteci, akademisyen, sivil toplum aktivisti ve daha birçoğuna baskı ve saldırılarını sonlandırmaya çağrıldı.
AB’ye katılım sürecinin üç ayağı olduğu belirtildi: Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel haklar. Fakat AB’yle Türkiye arasındaki değer ve standart uçurumunu kapamak için Türk makamlarının somut adım atmadığı vurgulandı. Ayrıca iktidarın otoriter başkanlık sistemi anlayışı benimsediği, dolayısıyla AB’ye katılım sürecini yeniden canlandırmak için siyasi irade gösteremediği yazıldı.
Raporda yargı bağımsızlığından ifade özgürlüğüne, Kürt meselesinden Kıbrıs’a kadar birçok eleştiri var.
Ayrıca Türkiye’nin Schengen ülkelerine vize serbestisi için kalan altı kriteri sağlaması halinde sürecin kısa sürede başlayabileceği belirtildi ve Türklere Schengen vizesi için ‘kapasite artırma’ çağrısı yapıldı.
Avrupa Parlamentosu’nda yarın oylanacak rapor özetle şöyle:
‘Yargının durumu içler acısı’
Türkiye’de yargı bağımsızlığının durumu içler acısı. İktidar, yargı sistemini, sistematik müdahalelerle siyasi olarak araçsallaştırıyor. Dokuz yargı reformu paketine rağmen siyasi müdahaleler sürüyor.
( Türkiye İşçi Partisi) Milletvekili Can Atalay davası başta olmak üzere Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmaması yargı krizine yol açıyor. İnsan hakları savunucusu Osman Kavala ve siyasetçiler Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın serbest bırakılmaması, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uymayı reddetmesi ve yargının siyasallaşması üzüntü verici. İstanbul Barosu yöneticileri ‘terör propagandası’ ve ‘yanıltıcı bilgi yayma’ suçlamalarıyla görevden alınıyor, bir yönetici de Strasbourg dönüşü tutuklanıyor.
‘RTÜK baskı aracına dönüştü’
Muhalif medyaya ‘olumsuz haber’ bahanesiyle ceza veren Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) bir tür baskı aracına dönüştü. Muhalefet üyeleri, gazeteciler, sendikacılar, akademisyenler ve LGBT+ bireyler gibi geniş bir kesime yönelik keyfi gözaltı ve tutuklamalar var. (Raporda adı geçen tutuklu isimler şöyle: Bağımsız gazeteci Elif Akgül, LGBT+ haber sitesi Kaos GL’nin Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar ve Evrensel köşe yazarı Ender İmrek.
Cezaevinde işkence ve kötü muameleye ilişkin raporların yanısıra aşırı kalabalık ve hijyen eksikliği gibi temel ihtiyaçlara erişim sorunları var. (DEM Parti Kocaeli) Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, milletvekilliği ve dokunulmazlığının kaldırılması için altı davayla karşı karşıya ve sürekli tacize maruz kalıyor.
Abdullah Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı tarihi bir fırsat, DEM Parti’nin diğer aktörlerle temasları da olumlu. Fakat üzücü ki Kürt vatandaşları, demokratik ilkeleri ve toplumsal birliği zedeleyen siyasi baskılara, yargısal tacizlere ve kültürel haklarının kısıtlanmasına maruz kalıyor.
Mülteci politikasına övgü; Kıbrıs ve dış politika için sert eleştiri
AP, Türkiye’nin 2024’ten beri yaklaşık 3,1 milyon mülteciye (2,9 milyonu geçici korumada) ev sahipliği yapmasını takdir ediyor. 2011’den beri AB, Türkiye’ye mülteci desteği için yaklaşık 10 milyar avro verdi. Fakat AB’nin fonladığı sınır yönetimi ve geri gönderme merkezlerindeki insan hakları ihlallerine ilişkin raporlar kaygı verici. Bu iddialar bağımsızca soruşturulmalı. Türkiye, Suriyeli mülteciler için insani korumayı sıkılaştırmalı.
AP, Türkiye-Yunanistan gerginliğinin dinmesinden memnun; fakat Türkiye’nin ‘Mavi Vatan’ doktrini dahil olmak üzere Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını ihlal eden eylemlerini kınıyor. Özellikle de karasuları ve hava sahası ihlallerine dikkat çekiliyor. Türkiye, Kıbrıs’ta iki devletli çözüm önerisinden vazgeçmeli ve adadaki askeri varlığını sonlandırmalı.
AP, Suriye halkı için özgür, güvenli ve istikrarlı bir gelecek hedefliyor. AB’yle Türkiye arasında insani yardım, siyasi çözüm arayışı ve DEAŞ’la mücadele gibi işbirlikleri olumlu. Ama Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki askeri varlığıyla Suriye Kürt güçlerine son saldırıları uluslararası hukuka aykırı.
Türkiye, Ermeni Soykırımını tanımalı, kültürel mirasa saygı göstermeli. Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Türkiye’nin arabuluculuk çabası ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne desteği önemli. Fakat Türkiye, AB’nin Rusya’ya yaptırımlarına rağmen, Rusya’nın en büyük ikinci ticaret ortağı. Dahası, Rusya’ya yaptırım uygulamayan tek NATO üyesi ülke. Ruslarca kurulacak ve işletilecek (Mersin’deki) Akkuyu Nükleer Santrali ve İstanbul’da planlanan gaz ticaret merkezi gibi projeler endişeyle takip ediliyor.
Türkiye, aday ülkeler içinde, AB ortak dış güvenlik politikasına uyum oranı en düşük ülke: Yüzde 5. Dahası, Türkiye’nin S-400 alımı, BRICS ve Şangay İşbirliği Örgütü gibi alternatif yapılara yakınlaşması AB üyelik süreciyle bağdaşmıyor.
Altı kriter karşılanırsa vize serbestisi sağlanabilir
Üyelik süreci şimdilik donmuşsa da Türkiye stratejik önemde bir ortak. Güvenlik, göç yönetimi, terörle mücadele ve enerji güvenliği gibi alanlarda işbirliği sürdürülmeli. AB, Türkiye’nin en büyük ticaret ve yatırım ortağı.
Türkiye’nin vize serbestisi konusundaki kriterleri karşılamaya yanaşmaması derin üzüntü veriyor. Vize serbestisi konusunda Türkiye’nin AB’yi suçlaması temelsiz, çünkü altı kriteri hala uygulamadığı için ilerlenemiyor. (Türkiye, Schengen ülkelerine vize muafiyeti için 72 kriterin altısını karşılayamıyor.)
Altı kriter şöyle:
- Terörle mücadele yasasında değişiklik.
- AB Polis Örgütü Europol’le operasyonel işbirliği anlaşması.
- Avrupa Konseyi bünyesindeki Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun (GRECO) yolsuzlukla mücadele alanındaki önerilerinin uygulanması.
- Suç bağlantılı meselelerde tüm AB üyeleriyle iş birliği yapılması.
- Türkiye üzerinden AB ülkelerine kural dışı geçen kişilerin geri alınmasına ilişkin Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanması.
- Kişisel verilere ilişkin yasal düzenlemelerin Avrupa standartlarıyla uyumlu hale getirilmesi.
Gençlerdeki Avrupa yanlısı demokratik eğilimler ümit verici
Türkiye hükümeti temel demokratik eksiklikleri gidermek için gerekli adımları atmıyor. Bu koşulda AB üyelik müzakereleri yeniden başlatılamaz. Müzakerelerin ilerlemesi için Kopenhag kriterlerine uyulmalı ve tüm AB üye devletleriyle ilişkiler normalleştirilmeli.
Türkiye’deki otoriterleşme eğilimi, ticaret ve güvenlik dahil olmak üzere tüm AB- Türkiye ilişkilerini ciddi etkileyecek.
AP, özellikle gençlerdeki demokratik ve Avrupa yanlısı eğilimleri ve Türk toplumunun büyük bölümündeki ümit verici yönelimleri takdir ediyor. AB bu kesimi asla gözardı etmeyecek. Türkiye’nin AB üyelik sürecinin canlı tutulması için söz konusu eğilimler çok önemli. Komisyon, Türkiye’de demokratik değerlere bağlı canlı sivil topluma siyasi ve ekonomik desteği sürdürmeli. Çünkü bu sivil toplumun çabası, AB- Türkiye ilişkilerini güçlendirecek siyasi iradenin oluşmasına katkı verebilir. Unutulmamalı ki, üyelik müzakerelerinin tekrar başlaması Türkiye’deki siyasi otoritelerin ve sivil toplumun sarsılmaz iradesine bağlı.
Yenilebilir enerji ve sendikalar
Türkiye’nin yoksulluğu azaltacak kapsamlı stratejisi yok. Gelir eşitsizliği ve sosyal koruma reformları önceliklendirilmeli. Yenilenebilir enerji yatırımlarının artması olumlu, ama kapsamlı bir iklim yasası, emisyon ticaret sistemi ve uzun vadeli düşük karbon stratejisinin yokluğu 2053 iklim hedeflerini tehlikeye atıyor.
AP, Türkiye’de işgücü piyasasındaki bazı gelişmelerden memnun. Fakat kayıt dışı istihdam, cinsiyet eşitsizliği ve gelir adaletsizliği gibi yapısal sorunlar sürüyor. Toplu sözleşme kapsamının darlığı ve bazı kamu çalışanlarının sendikal haklardan mahrum edilmesi kaygı verici. Çoğulcu bir toplum için sendikal özgürlükler ve sosyal diyalog hayati. 2025’te tutuklanan sendika temsilcileri Remzi Çalışkan, Kemal Göksoy ve Mehmet Türkmen’in durumları ve sendikal hakların kısıtlanması kınanıyor.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.