OYUNU NASIL OYNUYORLAR?
OYUNU NASIL OYNUYORLAR?
OYUNU NASIL OYNUYORLAR?
Yazıların uzun diyen okurlarım var. Yolda yürürken durduruyor ve “Hocam yazılar uzun” diyor. Gündem dolu, yazılarımı kısaltamıyorum. Arkası yarın gibi yapsam olmuyor. Çünkü gün içinde mutlaka bir olay çıkıyor.
Son yazımı yazdığımdan beri iki şey çok net bir şekilde belirginleşti. AKP, bu ekonomik verileri geriye çevirerek bir seçim kazanamayacak. AKP seçimi kazanabileceği bir zeminin şartlarını hazırlamak için elinden gelen ne varsa hukuki, gayrihukuki,anayasaya uygun olan veya olmayan her şeyi kullanmaya çalışacak.
Cumhurbaşkanı ve AKP lideri Erdoğan’ın “Sokağa çıkacaklar, gösteri yapacaklar karşılarında Cumhur ittifakını bulacaklar, 15 Temmuz gibi onları süreriz” benzeyen söylemleri şunu gösteriyor: “15 Temmuzda da biz böyle yapmıştık oradan bir güç devşirmiştik. “
Dün Devlet Bahçeli aynı açıklamaları yaptı. Ortada sokağa çıkan, sokaktan medet uman yok. Recep Tayyip Erdoğan %52 alırken ve tüm ümitlerini yitirdiği günlerde sokağa çıkmayan, Erdoğan’ın hiçbir sandıktan çıkamadığı ve tüm anketlerde geriye düştüğü bir zeminde kitleler niçin sokağa çıksın?
Bu yazı Metropoll’un açıkladığı ekonomik veriler ışığında seçmenlerin muhalefete ve iktidar partisine ekonomiden çıkış açısından nasıl baktığını gösteren önemli verilerle birlikte farklı detayları da içeriyor.
Muhalefet cephesine baktığımda ilginç pazarlıkların döndüğünü görüyorum. Muhalefet kimin aday olacağını, ittifaka girip girmemeyi, seçimi kazandılar diyelim geçiş sürecinin nasıl olacağını, geçiş sürecini başarıyla atlatabilmek için şu kadar milletvekilinin olması gerektiğini, referanduma gidip parlamenter sisteme dönülmesi gerektiğini, şayet bu kadar milletvekili olmazsa geçiş sürecinden sonraki yol haritası ne olacak gibi soruları tartışıyor.
Bu tartışmalardan demokratik bir şekilde seçimler yapıldı, seçimi kazandılar. Ardından parlamenter sisteme nasıl geçileceğini çok iyi bilemedikleri için ortak aday, ortak bir çıkış noktası ve yol haritası belirleyemiyorlar, özetle benim anladığım bu.
Öncelikle seçime odaklanmak gerekiyor. Ondan sonra mal ve makam paylaşımı nasıl olacak,başkanlık, başbakanlık, bakanlık kime kalacak protokole dökülmeli. Ancak bugünlerde lokomotif gündem bu olmamalı. Lokomotif gündem Erdoğan’ın Mansur Yavaş’ı ve Ekrem İmamoğlu’nu yemeyi göze almış olması ve Bahçeli’nin de “Ben arkandayım yürü” demesi olmalı, Millet İttifakının potansiyel açık ara seçim kazanabilen adaylarının altını oymaya başlamaları, şimdiden biz bu hamleleri yapacağız sakın sokağa çıkmayın “ şeklinde anlamındaki parmak göstermesi olmalı.
Henüz Millet İttifakının içerisinde olmayan DEVA lideri Ali Babacan’ın açıklamalarını inceledim. Yol haritası hassasiyeti, referandumu nasıl yapacaklar, sınırlı bir ittifak olsun vs. Çok güzel! Bunların hepsini takdir ediyorum. Detaylı bakmak çok güzel. Detaylı protokoller de yapılmalı. Ancak tüm bunlar seçime hazırlık tartışmalarının önüne geçmemeli. Bunlar lokomotif gündemi oluşturmamalı.
Muhalefet partilerinin liderleri bunları kendi aralarında bile bir centilmenlik anlaşması yaparak, protokole dökerek yoluna devam edebilir. Çünkü diğer taraftan Erdoğan’ın yaptığı açıklamalardan sonra dün Bahçeli ortada hiçbir şey yokken çıktı “Hükümeti ve devleti hedef alan sokak hareketlerine canımızla kanımızla direnmesini de çok iyi biliriz.” dedi.
Kim? Kim sokak hareketine girmiş ki?
Cumhur ittifakı Türkiye’yi bir zemine hazırlıyor. Bu sokak çağrısı ve sokak vurgusu “ Sokağa ineriz, sizi süreriz dökeriz. Canımızla kanımızla” söylemleri Türkiye’yi bir zemine hazırladığını gösteriyor. Cumhur İttifakı kime savaş açıyor? İlk defa iktidarı kaybetme ihtimali belirdi diye kendi halkına savaş mı açacak?
Muhalefet senelerdir seçim kaybediyor. 20 senedir seçim üstüne seçim kaybeden muhalefet dersini çalışıp tekrar sandıktan sonuç çıkartmaya çalışıyor. AKP iktidarı ilk defa seçim kaybetme ihtimaliyle burun buruna geldiği için halkın karşısına çıkıp canları ve kanları ile mi savaşacak?
AKP iktidarı belediye başkanlarını görevden almaya çalışıyor. Bu bir şey değil. Anladığım kadarıyla; AKP iktidarının yapmayı planladığı şey CHP’li belediye başkanlarını seçim yasaklısı haline getirmek. Görevden alma süreçlerinde başkanlara terörle bağlantılı damgası vurmak istiyor. Yüksek Seçim Kurulu veya Anayasa Mahkemesi belediye başkanlarını seçime sokmama kararı alırsa, Türkiye’nin geleceğine yönelik tarihi kırılmalara nasıl imza atacaklarının farkındalar mı? Bu ülkede Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş aday yapılamaz hale getirildiğinde, aynı zamanda, bu ülkede şeffaf, denetlenebilir, rekabetçi seçimlerin de olmama ihtimalinin olduğu sinyallerinin verilmiş olacağını anlayamayacak mıyız?
Bu motivasyonla demokrasiyi nereye taşıyacağız? AKP iktidarı bu motivasyonla halkın, gençlerin tüm kurumlardan, anayasadan, hukuktan ve demokrasiden umutlarını yitirip sokağa çıkartacak, sokağa dökecek hamleleri yapacak ve ondan sonra da askeri polisi karşılarına dikip kan mı dökecekler? Senaryo bu mu?
Muhalefetin yapması gereken şey şu:
Görünen o ki, ne Mansur Yavaş ne Ekrem İmamoğlu aday gösterilmesini önlemeye çalışacaklar. Millet İttifakı “Bunları istiyoruz aday yapalım” diyemeden muhtemelen bu siyasilerin altındaki halılar çekilecek ve siyasi yasaklı hale getirilecekler. Getirilemeyebilirler mi? Umarım yanılmış olurum, umarım yanılırım . Ama durum o yöne gidiyor. Erdoğan’ın da Bahçeli’nin de açıklamalarından bu endişeye kapılıyorum. Muhalefetin bugünlerde çok sert tepki vermesi gerekiyor. Muhalefet akla gelebilecek hangi siyasi aktörler varsa hepsini harekete geçirmeli ve bu durumun normal bir durum olmadığını, bu durumun ülkeyi gerçekten kaosa sürükleyeceğinin altını çizmeli. Bu durumun normalleştirilmesine izin vermemeli. Muhalefet kanadı büyükşehir belediye başkanlarının aday olamama ihtimalini değerlendirerek kazanma şansı olabilecek adaylar listesini çıkartmalı. B, C, D, Z planlarını yaparak karşısındaki otokrat liderlere göre hazırlanması gerekiyor.
Bence böyle bir hamleyi yapan farklı hamleler de yapar. Mesela belediye başkanlarını siyasi yasaklı haline getirir, seçimdeki sayım ve güvenlik sürecini de muhalefetin hesapladığının çok dışına çıkartır farklı bir yere taşır, oralara muhalefeti sokmadan oldu bittiye getirip masa başında farklı sonuçlar açıklama riskini de göz önüne alabilir. Halkın seçtiği, başarılı bulduğu ve belki de cumhurbaşkanı olarak görmeyi hayal ettiği açık ara ön plana çıkardığı aktörleri siyasi yasaklı haline getirmeyi düşünen, insanları sokağa çekme planları yapan bir iktidarın yapamayacağı şey yoktur.
Çeşitli tanıdıklarımla yaptığımız sohbetlerde herkes “Yapabilirler mi?” diye soruyor. Bir başka soru da “Ekrem İmamoğlu’nu terörist ilan edebilir mi”
AKP iktidarı son 5 yılda 265 bin kişiye terörist olarak dava açmış ve onları yargılamış, birçoğunu tutuklamış. Dünyadaki bütün ülkelerdeki toplam terörist sayısından fazla teröristi yargılayarak cezaevine göndermiş.
Muhalif liderlerin düzenli olarak buluşması gerekiyor. Çünkü durum bu yönde ilerliyor. Cumhur İttifakı’nın lideri Erdoğan düzenli olarak Bahçeli’yle buluşuyor. Devlet Bahçeli’yi bilgilendiriyor ve bir yol haritası var. Erdoğan seçim planını devreye soktu. İlk atışı İstanbul’dan yaptı. Muhtemelen Mansur Yavaş’ın da üstüne gidecekler. Çünkü Mansur Yavaş Erdoğan’a karşı çok açık ara seçimi kazanıyor. Erdoğan şu anda beğenilen siyasi liderler arasında 4. Sıraya düşmüş durumda. Erdoğan artık 1. Ligin değil 2. Ligin lideri.
Ekonomiye gelince …
Erdoğan devamlı” Faiz faiz” diye her yerde anlatıyor. Piyasadaki faiz oranları bankalara gittiğiniz zaman inanılmaz oranlara çıkmış durumda. Bankalara gidip teklif alanlar sosyal medyada yayınlıyor, görüyorum. Merkez Bankasının düşürdüğü faizin piyasaya yansıma ihtimali yok. Türkiye’de enflasyon çok yüksek olduğu için enflasyonun altında kredi verme olanağı yok. Böyle bir ihtimal olmadığı için piyasadaki faizler çıldırmış durumda. Bir yandan Türkiye’nin borçlanma faizleri ve AKP iktidarının 10 yıllık tahvil faizleri de rekor kırmış durumda. Tahvil faizleri de % 25’e çıkmış. Yani dünyanın hiçbir ülkesinde hiç yatırım yapmadan para üstünden parayla geçinip para kazanılabilecek bir numaralı ülkelerden bir tanesi Türkiye.
Tüm bunlar olurken Metropoll halka “Ekonomiyi kim daha iyi yönetir?Muhalefet mi İktidar mı” diye bir soru yöneltmiş. Döviz uçmuş, dış borç uçmuş, istihdam dağılmış, pahalılık ayyuka çıkmış, enflasyon rakamları havada uçuşuyor.
İktidar daha iyi yönetir diyenlerin oranı % 35.4, Muhalefet daha iyi yönetir diyenlerin oranı % 36.7 Aradaki fark sadece 1 puan. Bu anketlerde 2 puan yanılma payı var. Kafa kafaya. “Ekonomiyi kim daha iyi yönetir” sorusuna verilen yanıtlar aynı. Birbirinden farklı değil.Türkiye’de ekonomiyi düzeltmek için yapmak gereken şey AKP gibi ekonomi teorileri veya modelleri uydurmak değil. Hukuku ve demokrasiyi işletmek, sempatik bir ülke olmak, yatırımcıya garanti ve güven vermek, istikrarı sağlamak. Ekonomi kendiliğinden coşar. Ardından muhalefet, benim çok beğendiğim ekonomi modeli uygulayan Kore’nin yaptığı gibi bir model oluşturmak veya farklı şeyler üzerinde çalışacağız, biz çıta atlayacağız , sıçrayacağız diyorsa ayrı bir şey.
Metropoll’un sorduğu soru sonucunda muhalefet % 36.7 puan alıyorsa, durum gerçekten kötü. Ülkenin ekonomik olarak yerle bir olduğu günlerde bile mevcut ekonomik yapıyı lehine çevirebilecek hamleyi yapamayan, ekonomi uzmanlarını ön plana çıkartamayan ve onları konuşturup o ekonomi modellerini seçmenin kafasına kazıyamayan muhalefetin dersini iyi çalışması gerekiyor.
İktidar kanadı ne yapıyor, biliyor musunuz?
Havuz medyasını çok iyi kullanıyor. Havuz medyasında çıkan bir makalede başyazar şöyle bir ifade kullanmış:
“AK Parti ile MHP'nin şu anda başaramadıklarını Cumhuriyet Halk Partisi'nin, Kılıçdaroğlu'nun başarabileceğini düşünebiliyor musunuz?”
AKP bu şekilde oynuyor. Muhalefetin masaya vurup bu imajı yerle bir etmesi gerekiyor. Muhalefet, Selin Sayek Böke gibi ekonomiyi finansı iyi bilen ekonomi uzmanlarını öne sürmeli ki, muhalefet ekonomiyi konuştuğu zaman yapacaklarını derinlikli bir şekilde açıklasın, havuz medyasının buna benzer cümlelerinin karşılığı kalmasın. Mesela, muhalefet bünyesindeki ekonomi uzmanları “İstanbul ve Ankara’da belediye başkanlarımız nasıl yaptıysa biz de Türkiye’de aynısını yapacağız” desinler.
Yazılarımda hep muhafazakar sokakta bir çöküş olduğunu, kararsızların olduğunu yazıyorum. Bir de kazanımlarını kaybedip kaybetmeyeceği konusunda endişeli olan ve reislerine sıkı sıkıya sarılan seçmenler var. Bu seçmenler hiçbir zaman dönmeyecekler. Bu seçmenleri kafaya takmaya gerek yok. Onlar tadını aldıkları VİP’den asla çıkmayacaklar. Ülke batsa bile çıkamazlar, eski muhafazakar sokaklarına dönemezler. Bilimsel, sanatsal vs. bir kabiliyetleri olmadığı gibi toplumda da bir karşılıkları yok. Kolay para kazanabilecekleri bir yoldan çıkma şansları yok. Ama muhalefetin bu ekonomik çöküşle birlikte kimlik sorunu yaşayan kararsızlara çok iyi çalışması gerekiyor. Endişeli muhafazakarlar üzerine proje üretmeye gerek yok. Muhalefetin kararsızların üstünden bu ülkeyi kurtaracak projeleri anlatması önemli.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.