Araştırma: Beş Yaş Altındaki Çocuklarda Beslenme Kritik Öneme Sahip!

Türk Pediatri Kongresi’nde sunulan bir araştırmaya göre Türkiye’de beş yaş altındaki her beş çocuktan birinde beslenme bozukluğu var. Yüzde 7’si yeterince beslenemiyor. İlk beş yıldaki beslenme, sonraki dönemler için kritik öneme sahip.

Bu yıl 60’ıncısı KKTC’de yapılan, ‘Pediatrinin Değişen Zorlaşan Yüzü’ başlıklı kongrede hem pediatrinin sorunları hem de çocukların sağlıklarının korunması ve hastalıkları konuşuldu.

Hiç kuşkusuz sağlıklı beslenmek her çocuğun temel hakkı. 2022’de yapılan Türkiye Çocuk Araştırmasında 0-17 yaş grubunda olan çocuklara her gün tükettikleri yiyecek ve içecekler soruldu. Araştırmaya göre yüzde 12,7’si her gün et, tavuk ya da balık, yüzde 62,4’ü ekmek veya makarna gibi tahıl içeren yiyecekler tüketiyor.

Yaşlara göre bakıldığında altı ila 23 aylık çocukların ek gıdaya geçişi sonrası hayvan sütünden yapılan yiyecekleri yeme sıklığı yüzde 10 iken, bu oran iki-dört yaşta yüzde 9,7’ye düşüyor.

Et yeme sıklığı beş-dokuz yaş grubunda yüzde 13’le en yüksek düzeyde. Kuru baklagillerin tüketimi en sık beş-dokuz yaş grubunda (yüzde 13).

İki yaşın üstündeki çocukların üçte biri her gün cips, kraker yiyor

İki yaş ve sonrasında çocukların üçte biri her gün cips veya kraker, yaklaşık beşte biri de şeker içeren alkolsüz içecek tüketiyor. Ekmek ve makarna yeme sıklıkları yaşla artıyor; 10-14 yaşta yüzde 17,1, 15-17 yaşta yüzde 20,8.

Aynı araştırmada erkek çocukların yüzde 14,1’i, kız çocukların yüzde 11,2’si et, tavuk ya da balık tüketirken, sebze tüketimi sırasıyla yüzde 32,5 ve yüzde 33,7.

Düşük gelir grubunda ise bu oranlar yüzde 8,3 ve yüzde 27,9. Yüksek gelir grubunda et, tavuk veya balık tüketimi yüzde 19,7 ve sebze tüketimi yüzde 40,3.

İlk beş yaş çok önemli

Çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının, Türkiye’nin dört bir yanındaki sağlık kurumlarına başvuran beş bin çocukla yaptıkları yeni araştırma yukarıdaki tablonun sonuçlarını gösterdi. Çocukların boyları, kiloları kısacası gelişimlerine bakılan araştırmanın ilk verilerine göre, yüzde 22’sinde beslenme bozukluğu sorunu var.

Türk Pediatri Kurumu Başkanı Prof. Dr. Özgür Kasapçopur, “Ülkemizin koşulları nedeniyle çocuklarla ilgili sıkıntılar var. İlk beş yaşta beslenme sadece büyüme ve gelişme demek değil. Bağışıklık sisteminin gelişimi, entelektüel gelişim ve bütün organların iyi çalıştığı bir organizmaya sahip olmak demek” dedi.

Üç aydan uzun sürmesi geri dönüşü zorlaştırıyor

Çalışmayı organize eden Türk Pediatri Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Faruk Beşer, beslenme bozukluğunun (malnutrisyon) iki tarafı olduğunu söyledi. Biri besin bulamama veya yeteri kadar tüketememe nedeniyle zayıf kalma ve boyun uzamaması yani büyüme geriliği. Diğer tarafıysa gıdaya ulaşılsa da içeriğinin uygunsuzluğu sebebiyle aşırı kilo alma (obezite).

Beslenme bozukluğunu akut ve kronik olarak değerlendirdiklerini belirten Beşer, şöyle devam etti: “Çocuk üç aydan uzun süre beslenme bozukluğunun etkisinde kaldıysa kronik. Kronikleşmesi halinde dönüşümsüz etkiler gelişiyor. Kronik malnutrisyon oranı yüzde 16’larda.

Maalesef batı tipi beslenmenin artmasıyla birlikte Avrupa ve ABD’deki gibi obezite sıklığı bizde de yüzde 10-15’lere çıktı. Deprem olan şehirlerde bunun daha da fazla olduğunu görüyoruz.

Beslenme bozukluğu kilosu boyu, normal hatta obez de olsa çocuklarımızda geleceğine dair ciddi bir problem yaratıyor.”

6 Şubat depremlerinin yaşandığı bölgelerde yeteri kadar beslenememe sorunu daha sık görüldü. Bölgedeki çocuklarda beslenme bozukluğu oranı yüzde 20’lerde.

‘Et al pişir diyemiyoruz’

Araştırmacılardan Prof. Dr. Fügen Çullu Çokuğraş, çocukların yüzde 7’sinin yetersiz beslendiğini söyledi: “Ağır beslenme yetersizliği, zayıflık söz konusu. Hastaların bir kısmı deprem bölgelerinden geliyor. Giderek artan ekonomik sorunları biliyoruz. Ne yazık ki bunlara ‘etini yap, karbonhidratını, yağını bu kadar kullan’ desek de alamıyorlar.

Önemli olan beslenmeyi tamamen düzeltmek. Beslenme bozukluğunun gelişmesini engellemek. Ama geliştikten sonra da mutlaka müdahale etmek gerekiyor.

Biz hekimler olarak bu çocuklara süt tarzında olan solüsyonlar veriyoruz. Solüsyonlarla ilgili sıkıntılar var. Alabilmek için katkı payı ödemeleri gerekiyor. Bu çalışmayı biraz da onun için yaptık.

Solüsyonları alabiliyorlar mı? Ne kadar alabiliyorlar? Alamayacaklarsa Sağlık Bakanlığı ile istişare yaparak katkı paylarını azaltmak söz konusu olabilir.”